Her seferinde, anbean karşına çıkan sayısız kapılardan sadece birine girerek sürdürüyorsun yaşamını. Sonra, o kapının ardında başka kapılar bekliyor seni. O kapıların ardında başka kapılar, sonra başka kapılar… Kapılar, kapılar, kapılar…
Hangisine girersen gir, tüm geleceğin geri dönülemez biçimde değişmiş oluyor artık.
Öte yandan, hiçbir şey fark etmiyor sonuçta. Çok mu saçma? Değil. Çünkü sen o kapıların hepsinden geçmektesin aslında. Beynin, o habis sinir yumağı, seni “sen” kılmak için oynamakta bu oyunu sana! Yoksa tüm olasılıklar açıkken önünde, sen nasıl “sen” olarak kalabilirsin ki?
Kaldırabilir misin onca ağır yükü?