“Henry çekmeceyi açtı, düzgün bir şekilde sıralanmış bıçaklara baktı. Parmaklarını saplarında gezdirdi, et bıçağını seçti. İçki dolabına gidip viski şişesi ile kristal bir bardak aldı. Bardağı ağzına kadar doldurup şişeyi dolaba geri koydu. Kedinin sırtını okşadı; kedi, mırladı ve ona bakarak gözlerini kırptı yavaşça. Henry, sonra bardağı ve bıçağı alıp çalışma odasına gitti, kapıyı kapattı.”
Şok edici ve son derece hareketli bu roman, aile olmayı sorgularken bazen en büyük darbenin en yakınından gelebileceğini de hatırlatır.