“Kader tarafından cadı seçilmek için ataların kanının taşınması gerekmiyor. Ne vücutta bir cadı işaretine, ne ayrık ön dişlere, ne de çenede gamzeye gerek var. Bir tür özlem, içten içe duyulan bir tür huzursuzluk yeter bunun için.” 1880 İki cadı, Adelaide Thom ve Eleanor St Clair, Manhattan’da şifa, el falı ve iksir üzerine uzmanlaşmış bir çaycı dükkanı açar. Bir gün Beatrice adında büyüleyici bir kadın yardımcı olarak onlarla bu dükkanda çalışmaya başlar. Beatrice kısa bir süre sonra bu iki cadı için vazgeçilmez olur; ancak buradaki hayatı tuhaf olaylarla gölgelenir. Kimsenin göremediği şeyleri görmeye, kimsenin duymadığı sesleri duymaya başlar... Birisi ona büyü mü yapmıştır yoksa sadece aklını mı yitirmektedir? Cadıların yeteneklerini en iyi şekilde nasıl geliştirebilecekleri konusundaki çekişmelerinin ortasında, Beatrice ortadan kaybolur. Beatrice kendi isteğiyle mi ortadan kayboldu yoksa biri tarafından mı kaçırıldı? Kadınların korse giydirildiği, hapsedildiği ve fikirlerini zar zor dile getirebildiği bir çağda gerçekten güvende olma ihtimalleri söz konusu mu?