Kirpi Mesafesi: “Soğuk bir kış sabahı yerin altındaki dört kirpi, donmamak için birbirine sokuldu. Isınmak istediler. Dikenleri birbirlerine battı. Ayrıldılar. Üşüyünce, tekrar yaklaştılar. Dikenleri batınca yine uzaklaştılar. Soğukta tek başına uyumak ile batan dikenlerin acısı arasında gidip geldiler uzun süre. Yaşadıkları bu ikilemi, aralarındaki uzaklık her iki acıya da tahammül edebilecekleri bir noktaya gelinceye dek sürdürdüler. Üşüdüler. Yaklaştılar. Dikenleri battı. Acı çektiler. Uzaklaştılar. Üşüdüler. Yaklaştılar. Dikenleri battı. Uzaklaştılar. Ne dikenleri birbirlerine batacak kadar yakın ne de üşüyecek kadar uzaktaydılar sonunda. Kirpi mesafesi, gerçek sevgi mesafesidir.” İnsanların birbirleriyle ilişkilerinin giderek daha çok kaygı verici hale geldiği dünyamızda, diğerleriyle ilişki kuramayan, bir araya geldiklerinde dört köşeli bir yamuk oluşturan yeryüzünün lanetlileri… Kirpi Mesafesi’nde sözcükler, ne dikenleri batacak kadar yakın ne de üşütecek kadar uzaklar. Bildiğimiz anlatı anlayışından farklı, eksik, parçalı ve hayat gibi hızlı bir roman. Bir tren vagonunda dünyaya açılan iki gözün kadrajından panoramik bir hikâye.